Likya Yolu Türkiye

Olimpos-Karaöz arası Likya Yolu Yürüyüşü

15 – 16 Mayıs 2009

17 -24 Mayıs tarihleri arasında Olimpos – Kaş arasını yürümek düşüncesiyle Cuma günü uçakla Antalya’ya gittim. Havaalanında çok sevdiğim, kardeşim bildiğim Gülhan’ımla buluştuk. Cuma gecesini birlikte geçirmek için evine geçtik. Cumartesi sabahı yürüyüş arkadaşımla tanışmak için Gülhan’ın yanından ayrıldım ve Olimpos’a doğru yola koyuldum. Olimpos’a gitmek için Antalya İlçeler Terminalinden Kumluca’ya giden minibüslere binmek, Olimpos sapağında inmek ve burada bekleyen minibüslerle Olimpos’a inmek gerekiyor. Saat 15.00 gibi geceyi geçireceğimiz pansiyonda yürüyüşümüzü birlikte gerçekleştireceğim arkadaşım Bora ile tanıştık. Vakit kaybetmeden üzerimizi değiştirip Olimpos’a doğru yola koyulduk. Amacımız yürüyüşümüze başlamadan önce Çıralı’yı ve Yanartaşı görmekti. Pansiyonumuz  plaja 3 km uzaklıkta olduğu için bu yolu hızlıca yürüyüp Olimpos Antik kentine müze kartlarımızı giriş yaptık. Kalabalık sahilde ilk işimiz kendimizi Olimpos’un serin sularına bırakmak oluyor.

Olimpos Antik Kenti

Olimpos Antik Kenti - Dere geçişi

Kaptan Eudomos Lahiti

Olimpos Sahili

Olimpos sahilinde biraz vakit geçirdikten sonra akşam geç saate kalmamak için hızla Yanartaş‘a d0ğru hareket ettik. Yaklaşık 1,5 saatlik bir yürüyüşle Yanartaş’a ulaştık. Bizim ulaştığımız yerin 2’nci Yanartaş’ın olduğunu bu yazıyı yazarken araştırdığım kaynaklardan öğreniyorum. 1’nci Yanartaş’a da ulaşmak mümkünmüş fakat sarp yamaçlardan tırmanarak çıkmak gerekiyormuş. Biz bu durumdan hem habersiz olduğumuz için hem de zamanımız dar olduğu için güzel manzara eşliğinde biraz dinlenip, birkaç fotoğraf çekip geri dönüş yoluna koyulduk. Yanartaş deniz seviyesinden epey yüksekte, bu nedenle aşağıda gördüğünüz tabeladan intibaren basamaklı yoldan yukarıya uzunca bir yolu katetmek gerekiyor.

Yanartaş Tabelası

Yanartaş (Mount Chimaera)

yanartas-chimera

Yanartaş‘tan ayrıldıktan sonra 21.00 gibi pansiyonumuza ulaştık. Yemek ve güzel bir duştan sonra Bora yorgun olduğu ve bizi yarın uzun bir yürüyüşün beklediğini düşünerek erken yatıyor. Bense “buraya kadar gelmişim, hazır bir festivalde var eğlenceyi kaçırırmıyım” diyerekten pansiyondaki diğer arkadaşlarıma dahil oluyorum ve güzel, eğlenceli ve bol alkollü bir gece geçiyorum.

17 Mayıs 2009 – Pazar
Olimpos – Adrasan (16 Km)

Olimpos Panorama

Sabah 5.30 gibi kalkıp 6’da yola koyulduk. İstikamet Olimpos, 3 km’lik bir yürüyüşten sonra Olimpos’a geldik. Sahilde birkaç fotoğraf çektikten sonra Likya Yolu’nun Olimpos-Adrasan etabının nereden başladığını bulmaya çalıştık. Fakat yolu bulmak biraz zamanımızı aldı. Tam orası mı burası mı derken imdadımıza dükkanını yeni açmakta olan bir esnaf yetişiyor ve nereden başlayacağımızı bize gösteriyor. Etaba başlamak için; Olimpos‘un girişinden devam ettiğinizde sağ tarafta tellerle çevrilmiş alanın bitiminden sağa  dönmeniz, kuru olan dere yolundan karşıya geçmeniz ve yukarıya doğru kaya mezarının olduğu yere çıkmanız gerekiyor. İşaretlerde zaten bu kaya mezarının arka tarafından başlıyor. Genelde yol 1-2 mt arayla  kayaların üzerine kırmızı beyaz olarak işaretlenmiş durumda. Bizim yürüyüşe başladığımız tarihlere yakın yol işaretleri yenilenmiş olacak ki tüm işaretler göze çok canlı gözüküyorlardı. Özellikle Adrasan – Karaöz arasında  heyelan sonrası işaretler ve yollar tekrardan yenilenmiş.

Olimpos Vadisi

(Olimpos başlangıcı / GPS Koodinatları – 36°23’31.40″K / 30°28’19.90″E) Saat 09.00 itibari ile Olimpos – Adrasan etabımıza başladık. Yol patika şeklinde devam ediyor ve yayla mevkine kadar hep yukarı doğru tırmanıyor. Yayla mevkine gelmeden öğlen yemeği molası verdik ve zaman kaybetmemek için öğlen yemeğini barbunya pilakiyle geçiştirdik. Yanında tatlı olarak da kuru kayısılarımız vardı.

Olimpos - Adrasan arası vadi çıkışı

Olimpos - Adrasan arası patika yolu

Olimpos - Adrasan arası öğle yemeği :)

Yemeğimizi yedikten sonra tekrar yola koyulduk. Yaylaya varmadan kulağımıza motorlu testere sesleri gelmeye, orman seyrekleşmeye başladı ve dozerlerin açtığı yola vardık. Burası geçen sene orman yangınından sonra özel bir işletmeye verilmiş. Yanan ağaçları kesip, istifliyorlar. Sonunda yaylaya ulaştık.(Gps koordinatları;  36°21’43.20″K –  30°28’21.76″E). Burada su bulabilir miyiz diye orada çalışanlara sorduk. Bir kaynak suyu gösterdiler ama içimize sinmediği için çantalarımızdaki sularla devam etmeyi tercih ettik. Bundan sonrası sık sık iniş şeklinde yine patika içerisinden devam ediyor. Fakat inişler çıkışlardan fazla zorluyor insanı. Baton kullanmanın faydasını burada görüyorum. Bora’ya da tura başlamadan önce sıkı sıkıya tembih etmiştim ve batonun faydalarını anlatmaya çalışmıştım fakat biraz hafife alacak olacakki batonsuz geliyor. Etap boyunca yoldan bulduğu kalın bir dal parçasından yardım alıyor. Neyseki yol boyunca sorun yaşamıyoruz. Yalnız her birimizin sırtındaki 20kg’lık çantalar, yol inişe döndüğünde ayaklarımızı bir hayli hırpalıyor. Adrasan‘a 4-5 km kala sol tarafımızda bir dere beliriyor. Sesini duymak bile insanı mutlu ediyor. Bir süre sonra dereyle aynı seviyeye indik ve burada mola verdik. Hemen derenin içine girip, ayaklarımızı biraz olsun rahatlatmaya çalıştık. Bora’nın ayakları pek iyi durumda değil, benimkilerde su topladı, toplayacaklar. Yol seraların içinden devam ediyor. Saat 20.00’de Adrasan’a ulaştık. Olimpos – Adrasan etabını 11 saat gibi bir süre tamamlamış olduk. Hava kararmak üzere, festival dolayısıyla kumsal çadırlarla dolu. Biz de bir yer belirleyip, çadırlarımızı kurduk. Öğleden beri pek bir şey yemediğimiz için hemen akşam yemeğine başladım. Akşam yemeğimiz ton balıklı makarna. Yemeği yedikten sonra yol yorgunluğuyla çadırlarımıza çekilip yattık. Fakat gece yüksek müzik sesi nedeniyle pek uykusuz geçti. Tam uykuya daldığım bir sırada ise saat çalmaya başladı. Saat 05.00 olmuş, kalkma zamanı.

Adrasan'da gündoğumu

18 Mayıs 2009 – Pazartesi
Adrasan – Gelidonya Feneri – Karaöz (24 Km)

Çadırımızı ve eşyalarımızı topladığımızda saat 06.00 gösteriyordu. Yola koyulmadan Bora ile yaptığımız sohbette ayağının iyice kötü olduğunu ve üzerine fazla basamadığını söyledi. Benimkinde ise bir sorun yoktu. Neyse devam edelim diyor ve Adrasan – Karaöz etabının başlangıcına doğru yürümeye başladık. 300-400 mt yürüdükten sonra Bora ayaklarının üzerine basmanın kendisine acı verdiğini ve yürüyüşe daha fazla devam edemeyeceğini söyledi. Kendisine her ne kadar içten içe beni yalnız bıraktığını düşünerek kızsam da hak veriyorum ve vedalaştık. Bundan sonra yola tek başıma devam ettim.

Adrasan - Karaöz yol ayrımı (foto: likyayolu.org)

Yol tabelasından itibaren etap 2 km kadar toprak bir yoldan devam ediyor. Bu yol bittiğinde yeşil bir vadiye ulaştım. (GPS Koordinatları; 36°16’59.14″K /  30°27’10.51″E ) Burada bir dağ evi, bir çardak ve birde ağaç bir barınak var. Burası ayrıca su ikmali yapacağım son nokta. Güzel bir kahvaltı yapıp ve sularımı doldurduktan sonra yola devam ettim. Yol patika şeklinde yine çıkış yönünde devam ediyor. Adrasan koyunu yukarıdan gördüğüm son noktada üşenmeden sırt çantamdan fotoğraf makinamı indiriyor ve bu güzel manzarayı fotoğrafladım. Ayrıca burada bir karar alıyorum. Bundan sonra bu tür aktivitelere ufak bir fotoğraf makinası alıp, onu getireceğim çünkü gerçekten slr makinayı yürüyüş boyunca sırt çantasından çıkarıp sonra yerine koymak çok yorucu oluyor.

Likya yolundan Adrasan Koyu

Markiz dağının sol duvarından devam ediyorum artık, inişli çıkışlı patikalar ve çarşak kayalıklar geçiyorum. Bu arada dün Yanartaş‘ta gördüğüm çifti görüyorum, selamlaşıyoruz ve beni geçiyorlar. Onlar gayet rahat sırtlarında sadece yiyecek ve içeceklerini koydukları bir çanta taşıyorlar. Bense sırtımda 20kg ile cebelleşiyorum. Yoruldum ve acıktım, saatte 12.00 olmuş, öğlen yemeği için manzaralı, gölgelik ve esintisi olan bir yer bulup durdum. Öğlen yemeğinde yine makarna var ama bu sefer soya fasulyesinden yapılmış etle deniyorum. Eti biraz geç attığım için tam pişmiyor ama olsun, proteine ve karbonhidrata ihtiyacım var. Üzerine bir de hazır domates çorbası içiyorum ve kendime geliyorum. Bu arada yanıma aldığım 3,5 lt suyun 1,5 lt’lik kısmı daha Gelidonya Feneri‘ne gelmeden bitti bile.

Öğlen yemeği için mola vakti

suluada-adrasan

Yola devam ettikçe patikalar iyice artık kendini inişli çıkışlı, taşlık ve kayalıklara bıraktı. Bu inişler ve çıkışlar sırasında muhtemel birkaç ayak burkulması atlatıyorum. İyi ki bu aktivite için bilekli bir ayakkabı almışım yoksa gerçekten buraları geçmek tehlikeli olacaktı. Neyse saat 15.45’de Beş Adalar ve Gelidonya Feneri gözüktü. Birden bir seviniyorum ki anlatamam ama daha fenere uzun bir iniş yolu var.

Gelidonya Feneri ve Beş Adalar

(GPS Koordinatları;  36°13’9.66″K /  30°24’34.60″E) 16.30 gibi Gelidonya Feneri‘ne ulaştım fakat bir sorunum var. Suyum bitmiş durumda sadece 500ml’lik bir şaşal şişesinin yarısı kadar suyum kalmış. Hal böyle olunca kısa süreli bir telaş yaşıyorum ve burada fazla vakit kaybetmeden Karaöz‘e doğru yola koyuldum. Önümde 8 km’lik bir yol var. Yürümeye başladığımda yolun patika olduğunu görünce moralim biraz düzeliyor. Bu yol bu şekilde Karaöz‘e kadar devam ediyor. Yol boyunca iki, üç yerde çeşme görüyorum. (GPS Koordinatları; 1. Çeşme  36°14’39.34″K /  30°24’21.72″E – 2. Çeşme  36°15’31.45″K /  30°24’43.17″E) İlk çeşmeyi gördüğüm yerde su şişelerimi ve midemi tıka basa doldurdum. Suya kelimenin tam anlamıyla doydum. Kendime geldiğimde Gelidonya Feneri‘nde zaman geçirememiş olmam aklıma geldi ve üzüldüm. Yol boyunca Likya Yolu‘na devam edip etmeme konusunda kararsız kaldığım için kendime sorular sordum. Çünkü kendimi tek kalmaya hazırlamadığım için bu yolu tek başıma yürümek pek keyif vermedi. Karaöz’e ulaştığımda sahildeki top sahasında oynayan çocuklara ertesi gün Kumluca‘ya nasıl gidebilirim diye sordum. Fakat Karaöz yazın canlandığı için iki günde bir belli bir saatte (iki günde bir sabah saat 08.00’de) minibüs olduğunu söylediler. Artık yarın ola hayrola diyip bir bakkala uğrayıp hem enerji alabileceğim birkaç abur cubur aldım hem de Kumluca’ya ulaşım için çocuklardan aldığım bilgiyi teyit ettim. Bakkalında söyledikleri çocukların söylediklerinden farklı değildi. Bakkal ayrıca yarın sabahtan yola çıkıp otostop çekebileceğimi, aracıyla geçen birisinin mutlaka yardımcı olacağını söyledi. Çok yorulduğum için hemen sahile dönüp uygun bir yere hızla çadırımı kurup yattım. Ertesi sabah kalktığımda yola yalnız devam etmeme kararı alarak otostopla Kumluca’ya geçtim, oradan da minibüsle Antalya‘ya döndüm.

Likya Yolu ile ilgili notlarım;

Bir dahaki gelişimde kesinlikle daha az eşya alacağım yanıma çünkü ağır bir çanta taşımak bir süre sonra hem işkenceye dönüşüyor hem de sağlık problemlerine sebep oluyor. Ayrıca etaplar arasında fazladan yedek su almak gerekiyor. Bu konuda Adrasan – Karaöz arasında fazlasıyla zorlandım.  Likya yolu işaretlerinin yenilenmesi çok iyi yapılmış, bu konuda hiç sıkıntı çekmemiş olmak güzel. Yol boyunca bilekli bir ayakkabıya ve 1 çift batona sahip olmak yürüyüşümü hem kolaylaştırıyor hem de oluşabilecek kaza risklerini azalttı.

Sonuç;

Likya yolu yürüyüşümün bu kadar kısa sürmesi beni çok üzüyor ama henüz pes etmiş değilim. Yakın zamanda tekrar bu yolu yürümek ve Gelidonya Feneri‘nde mutlaka daha fazla zaman geçirmek istiyorum.

7 Comments

  1. Avatar

    Şule Acarer

    10 Haziran 2009

    Cnm arkadaşım,yürüyüşünün bu şekilde noktalanmasına daha önce de dediğim gibi üzüldüm,çünkü bu konudaki heyecanını biliyorum.İnşallah bir dahaki sefere artık:)

    • Avatar

      admin

      10 Haziran 2009

      Evet canım, kısmet değilmiş ama seninde dediğin gibi bir dahakine artık : )

  2. Avatar

    Mert Merdim

    10 Haziran 2009

    "… Ulu tanrı Tydeous oğlu soyumu ne sorarsın?

    Yapraklar gibidir insan soyu.

    Bir yandan rüzgar bakarsın onları döker yere,

    Bir yandan bakarsın bahar gelir,

    Yenilerini yetiştirir, yeşertir ormanı.

    Böylece soyların biri göçer, biri doğar.

    İyicene bilmek istersen soyumuzu

    … Bilir onu birçok kişiler…"

    Likyalı Glaukos

    Sevgiler saygılar kardeşim…

    • Avatar

      admin

      10 Haziran 2009

      Çok güzel bir tirad… teşekkürler kardeşim..

  3. Avatar

    rifat köksal

    10 Haziran 2009

    merhaba

    Ben likya yolunu 1-nisan -2009 da hisarönünden başlıyarak kalkana kadar yürüdüm.2.etabını bu yıl 16-nisan-2010 da başlıyarak kaş-kemer arasını yürümek istiyorum.yarıda bırakmanız iyi olmamış ama yanlız yürümekte bence çok sıkıcı ve tehlikelidir. ben yolda belkide tesadüf oldu biri alman iki arkadaş buldum .çok güzel geçti. bu konuda sizinle bilği alışverişi yapmak isterim. ayrıca eylül -2010 da st paulo yolunu yürümek istiyorum. bol şans ,yolunuz açık olsun

    • Avatar

      admin

      10 Haziran 2009

      Merhabalar Rıfat Bey, yorumunuz için teşekkür ederim.

      Siz şanslıymışsınız, ben yürürüken çok fazla yol arkadaşı göremedim. Gördüklerimde şansıma ters istikamte yolculuk ediyorlardı. Yalnız yürümek pek keyifsiz oluyor ama en kısa zamanda kaldığım yerden yürümeye devam edeceğim. Bu sene için yurtdışı gezisi düşündüğüm için Likya yolu bekleyecek biraz.. Ama St.Paulo'yu bende merak ediyoruz.. Sizlerede şimdiden iyi ve keyifli yürüyüşler dilerim.. Düşüncelerinizi paylaşırsanız çok memnun olurum…

  4. Avatar

    Necla S.

    10 Haziran 2009

    Selamlar, bende arkadasimla Olimpos – Kale arasii yurumeyi dusunuyoruz mayis sonunda,kac km ve 7 gun yeter mi? neler tavsiye edersiniz? Tesekkurler..

admin için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

You may also like

Yedigöller Tabiat Parkı
Türkiye

Doğa harikası Bolu

Rengarenk doğasıyla yılın her günü farklı görüntüler veren Yedigöller bizi bizden alıp götürdü. Bolu Aladağlar ve Gölcük ise mutlaka görülmeli.
Gezi Yazılarım Kampçılık Türkiye Yaşam Tarzım

Yalova, Sudüşen Şelalesi gezimiz

Bahar geldi mi dereler, akarsular coşuyor. Yalova'da bulunan Sudüşen Şelalesi ziyaretçilerine görsel bir şölen sunuyor. Yakınında kamp kurmaksa çok zevkli